Kentler, bir yandan ekonomik ilişkilerin kurgulandığı ve örgütlendiği, öte yandan toplumsal kültürün üretildiği bir alan olarak günlük yaşam pratikleri içinde önemli yer tutar. Ekonomik verimlilik, kentlerin sunduğu mekansal akışkanlık, işlerlik ve olanaklara bağlı olduğu gibi, toplumsal yeniden üretimin zorunlu ve vazgeçilmez ortamı olan kültürel birikim de kentsel mekan içinde edinilen deneyimlerle gerçekleşir. Bu anlamda kentlerin, ekonomik ve toplumsal iletişim alanı olarak elverişli olanakları sunabilmesi oranında, bireyden topluma uzanan çizgide sağlıklı ve başarılı süreçler yakalanabilir. Yaşanabilir bir çevreye ulaşılmasına ilişkin arayışlar, kuşkusuz sadece yapılaşmış çevrenin düzenlenmesiyle ilgilenmez. Doğal ve kentsel çevre arasındaki geçişlerin doğallığı, insanla-doğa arasındaki uyuma verilen önemle bağlantılıdır.
Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, toplumsal ve ekonomik yeniden üretim alanı olan kent ve kentsel mekânların düzenlenmesiyle ilgilenir. Bu ilgi doğal ve yapılaşmış çevre ilişkilerini de kapsamaktadır. Planlama, ülkesel, bölgesel, kentsel ve kentsel alt bölgelerde, ekonomik verimliliği maksimize eden mekânsal düzenlemeler kadar, toplumun kültürel kimliğini ifade edebileceği ve yeniden üretebileceği mekânsal fırsatları yaratabilmelidir.